Haset ve Kıskançlık

Haset ve Kıskançlık

Haset ve kıskançlık, birbirinden önemli noktalarda ayrışan; fakat günlük hayatta sıkça birbiriyle karıştırılan karmaşık duygulardır. Haset, bir başkasının sahip olduğu ve bizde olmayan bir şey ya da özellik karşısında hissettiğimiz duygu iken; kıskançlık, bizim için önemli bir ilişkinin üçüncü bir kişinin varlığı sebebiyle tehdit altında olduğunu düşündüğümüzde ortaya çıkan duygudur. Dolayısıyla, hasette iki kişilik, kıskançlıkta ise üç kişilik bir yapı mevcuttur. Melanie Klein’a göre haset doğumdan sonra bebeğin meme ile kurduğu sevgi ve nefret ilişkisinde temellenir; kıskançlık ise gelişimsel olarak hasetten sonra gelir ve hasetin çözümlenmesinde rol oynar. Haset ve kıskançlık, temelde işlevsel duygular olsa da, kişinin ve ilişkilerin işlevselliğini bozarak patolojik boyuta ulaşabilirler.

Haset, kıskançlıkla kıyaslandığında, hakkında çok daha az şey bildiğimiz ve bilimsel çalışmalar tarafından neredeyse ihmal edilmiş bir duygudur. Russell’a göre haset “en evrensel ve derinlere yerleşmiş insan tutkularından biri”dir. Haset, kişi bir başkasının sahip olduğu şeyi elde edemediği durumlarda, bu şeye sahip olmak istediğinde ya da diğer kişinin bu şeye sahip olmamasını dilediğinde ortaya çıkar. Burada bahsedilen “şey” bir eşya ya da mutluluk, zenginlik, saygınlık gibi özellikler olabilir. Dolayısıyla, haset duygusunda esasen iki kişinin yer aldığı bir yapı vardır: Haset duyan kişi ve haset duyulan şeye sahip olan kişi. Esasen acı verici bir duygu olan hasete birçok duygu eşlik eder. Öfke, hayal kırıklığı, tiksinme, üzüntü, alçaklık, kötü niyet, suçluluk, hayranlık, içerleme, kaygı ve özlem bu duygular arasında sayılabilir.

Kıskançlık duygusu ise önemli bir ilişkiyi bir rakibe kaybetmekten korktuğumuzda ya da zaten kaybetmiş olduğumuzda ortaya çıkar. Kıskançlık, kayıp tehdidine karşı sahip olunan şeyi elde tutmayı ve içinde bulunan durumu (ilişkiyi) korumayı hedefler. Sözkonusu “şey”, romantik ilişki, arkadaşlık ilişkisi veya kardeşlerin ebeveynlerle kurduğu ilişki olabilir. Hasetin aksine kıskançlık eşyalara ya da nesnelere karşı ortaya çıkmaz; çünkü kaybetmekten korkulan şey ilişkide olduğumuz kişinin bize karşı duygularıdır; kişilerin kendisi değildir. Dolayısıyla haset, sahip olmadığımız ve başkasında olan bir şeye karşı hissedilirken, kıskançlık sahip olduğumuz bir ilişki tehdit altında ise ortaya çıkar. Örneğin, bir iş arkadaşımızın başarısına veya bizden daha çekici olan görünümüne haset duyabiliriz. Kıskançlığın ortaya çıkması için ise patronumuzun bu iş arkadaşımızla yakından ilgilenmesi ve patronumuzla olan ilişkimizin tehlikede olduğunu düşünmemiz gerekecektir. Anlaşılacağı üzere korku, kıskançlığa sıklıkla eşlik eden bir duygudur. Bunun dışında kıskançlığa eşlik eden diğer duygusal deneyimler arasında kaygı, şüphe, reddedilme, tehdit edilme, güvensizlik, öfke, düşmanlık ve üzüntü sayılabilir. Bir duyguyu kontrol edemeyebilirsiniz ama onu eyleme döküş biçiminizi kontrol edebilirsiniz. Kıskançlık bir uyarı mekanizmasıdır. Uyarıyı alınca ne yapacağınız bambaşka bir konudur. Kıskançlık asla çekip gitmeyecek. Ona sırtınızı dönmek de mümkün değil. Zaten bunu neden yapalım ki? Kıskançlık çirkin bir duygu. Ama hepimizin hayatında çok güzel bir yeri olabilir.

RANDEVU İÇİN ARAYIN